9 Ekim 2009 Cuma

Kaoslara Çığlıklar

Bana, devletine ve kendine müttefik ordular kurun. Onlarla akşam yemeğine oturup ülke meselelerini tartışmak istiyorum.kadeh kadeh şaraplar dökülsün gırtlaklardan mideye ve biz kendimizi uzun bir gecenin ardından, soğuk duvarlarında kurtçukların seviştiği tuvaletlerde kusarken bulalım... Kusalım içimizdeki bütün pisliği ağızlarımız kanlı kanalizasyonlara dönüşsün!! Biz kusalım bütün bildiklerimizi, devlet sırlarını ve de hissettiklerimizi!! Bunları yaparken ses tellerimizi de kullanalım!! haykıralım bir pisuvardan şehrin pis ve sıçanların koşuşturduğu kanalizasyonlarına!! bizi susturmak istese de karanlık, biz aydınlık olup sıyrılmayı bilelim ve örnek olalım bağırırken kendilerini dahi duymayan ahmaklara!! Onlara önderlik yapıp günahlarını da biz üstlenelim. Yazık!! Yazık!!

Kaos... Evet, hayatlarımızın ve bedenlerimizin cevabı bu: KAOS... Karmakarışık ve karanlık bir dünyanın içinde kendimizi kaybediyoruz. Sebepli sebepsiz karamsarlıklara bürünüp tanrının sesi olmaya çalışıyoruz! ne kadar haykırırsak da o kadar haklı sayılırız, hiç kimse işitmeyince. Sesimiz duvarlara çarpar sonra yüzümüze... Duvarlar yıkılırda, utancından kızarmaz yüzler...derin felsefik yaralar açsa da bir cinayet orda durup seyirci kalmamalı hayata. Seri olmalı katil olmalı! Bunları da yapamıyorsak bir cinayet kitabında kurban olmalı! hayatı yaşamalı çünkü dolu dolu !!
bir bakmışsın ki yalnız sen kurban değilsindir yaşadığın bataklıkta. Seni dibe çeken zorbalıklar var ayaklarını bastığın dünya üzerinde!! Gramofonlar belli belirsiz marşları çalar kulak zarının hemen önünde ve bir yok oluşa tanıklık etmeküzeredir portreler!! yılanların deliklerinden kanlar boşalır bedenlerimize!! ziyan etmesin dikkat et seni de damarlarıma yüklediğim aşırı doz melankoli!!! zehir zemberek bir gerçeğin ardında gizlenen yalan olsa gerek hüsran..seni öyle bir köşeye sıkıştırır ki çaresizlik, senle aynı derde muzdarip cellatları da göremezsin!!!

Haydi, bedenlerimize uyuşturucular yükleyelim. Yaşamla hayat arasındaki köprüde cambazlık yapıp dikkat çekmeye çalışalım!!! evet bunu yapalım!!! Ancak ağlamaya başladığında çok geç kalmış olmaz azrail. Göz pınarlarımızdan süzülen kanlar ıslatır yanaklarımızı ve toprağa düştüğü yerden bir umut filizlenir. Ardında kimse fark etmeden bir adam gelir ve söker alır umudu yetişmeden!!! Hangi yöne baksak çare yoktur!!! Bir köşeye çekilip tanrının elinin gelmesini beklememeliyiz! ona eli, biz uzatmalıyız!!!!!! Ya da keskin bir jilet darbesini bileklerimize verdiği hasarla son verirken hayata, son nefesimizin son haykırışımız olduğunu unutmamalıyız!!!!!Haydi, cinnetimin eşiğinden kurtarın beni. Bana safkan günahları servis edin. Beni sessizliğimle yargılamasınhayat. Ve de siliüetler gölgelerde ölürler!! Ben durup durup anlatsam her caniyi elinde bir bıçakla, ev sahibimzam yapamazdı kirama!! Haydi, cinnetimin eşiğinden kurtarın beni. Bana safkan günahları servis edin!!

Kaos... Karanlık sardı bedenlerimiz çepeçevre ve biz bu karanlık çerçevede önümüzü pek de net göremiyoruz...Gözlerimiz oyuklarından akıyor dökülüyor yerlere... Parmaklarımızın arasından kaçıveriyor, avuçlarımıza hapsettiğimiz "ev cinleri"... Ne zaman anlatmasak istesek bir şeyleri birilerine, ağzımızdan koyu yeşil balgamlar fırlıyor!! Duymamazlıktan geliniyoruz!! Ben de sinirlenip koşarım cinnetimin eşiğinden ve tükürürüm suratlarına!! Derhal dönüp İskender okurum, bukowskiye kaçarım annemin evinden...

Kâbuslarımdan uyanmışken hazır, vakti geldi anlatmak istediklerimin artık, ergen oldular... Onlar engin ordular...gergin doğdular... Seçkin oldular ama sonunda gene toprak oldular... Kimi zulmü gördü, kimi zulme sövdü, kimi 5 yaşındaki kızlara tecavüz ederek bağırsaklarını yırttı, kimi bağırsak oldu, ama hepsi biz bağırsak da bağırmasak da sonunda yok oldu!! Onları tabut çivilerini kurtçuklar yedi, penislerini yılanlar!! Duymak istemeyen kulaklar, bilirim bu gerçekleri de yalanlar!! Sessiz kalmanın verdiği acizliği söktüm kalbimden. En medeni cesaretimlevarım ve buradayım!! Anlatılanlar ve haykırılanlar var parmaklarımda... Daktilonun tuşlarını ağlatan kinle aynıdozajda bu kelimeler!! Korkusuz bir fedaidir artık cesaretiniz ve sizin ondan başka zırha ihtiyacınız yoktur!!soyunun ve sevişin arkanızı döndükten sonra küfrettiğiniz her şeyle!! Gidip adam gibi dayak yiyip gelin!! bu sefer arkanızı döndüğünüzde küfretmeyin, bir randevu daha isteyin ve bu yüzden bir kez daha dayak yiyin!!kanlar içinde eve gidip bu olanlar için tanrıya şükredin ve sağlam bir uyku çekin!! Herkes Bir an öncegözlerini yumup duymaya çalışsın tanrının haykırdıklarını! İşte o ses benim görmek istediğim bir rüya...

Forsa Midas

Hiç yorum yok: