21 Kasım 2009 Cumartesi

Akşam Şarkıları

http://www.youtube.com/watch?v=jBmSYD74QBs

Bazı şeyler hep ordadır. Yanlarından geçer gideriz. Güzel olduklarını fark ederiz ama geçip gideriz işte. Bazen yolumuz tekrar yanlarına düştüğünde kafamızı çevirip gerçekten görerek baktığımızda aslında güzelden de öte olduğunu fark ederiz. Bazen insanlar için de geçerlidir bu. Ama o başka bir hayalin hikayesi. Bu seferki bu şarkı içindi. Bu şarkı her çaldığında gözümün önünde bir filmden sahneler belirir; Zuhal Olcay'ın oynadığı 90'lar başından bir film sahnesi. Hani böyle bir film yok ama niyeyse öyle canlanır gözümde. O dönemin Türk filmlerine özgü silik renkli bir görüntü kalitesi. Serin bir gece, büyük bir evin büyük bahçesinde bir kadın. Evden çıkıyor, gömleğinin üzerine giydiği ince bir hırkaya sarınmış ve kollarını dolamış birbirine. Başı hafif öne eğik şekilde ağır ağır yürüyor ağaçların arasında.
Kadın ağır ağır ilerlerken, sözler ''Güneşlerden güzelsin sen'' diye ayrı bi ritmle girdiğinde karşısına, elinde bahçeden koparılmış bir iki tane çiçekle bir adam çıkıyor.( Les Chansons D'amour filminde Louis Garrel'in filmin başlarında Ludivine Sagnier'in karşısına sokakta ordan burdan çıkması gibi. Ordakine benzer tempoda bir sahne. - Ayrıca mükemmel bir sahnedir o - )Adamın gelişiyle kadın kafasını hızla adama doğru kaldırıyor, gözlerinin içi gülüyor ve hareketleri canlanıyor. Adamın çevikliğine ve temposuna uyarak söylediği şarkıya attığı adımlar ve hareketlerle eşlik ediyor. Bahçenin içinde hızlı adımlarla ilerlemeye başlıyorlar. Şarkı tekrar tempo düşürdüğünde, adam hızlı adımlarla geri geri uzaklaşıyor kadından. Kadın, adamın onu bıraktığı yerde tekrar ilk baştaki ağır temposuyla ilerlemeye devam ediyor. Belki de sadece bir hayal gördüğünü düşünüyor. Akşam vakti o bahçeye her çıktığında gördüğü bir hayal. Artık o bahçenin gerçeğiyle hayalini karıştırır olmuş. Sadece zaman zaman elinde, adamın verdiğini gördüğü çiçeklerden olduğunu görüyor. Yine de bunlar yalnızca birkaç gün sonra solan çiçeklerden.

Hiç yorum yok: